12 Mart 2023 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7440 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun (“7440 Sayılı Kanun”) ile çeşitli vergi afları öngörülmüştür. Bunun yanında da, kamuoyunda “deprem vergisi” olarak bilinen bir takım ek vergiler getirilmiştir. Bu ek vergilerden biri 2022 senesinde emisyon primli sermaye artırımı yapan anonim şirketler tarafından emisyon priminin %10’u oranında ödeme yapılmasını gerektirecek vergidir.[*] İlk taksit Nisan, ikinci taksit ise Ağustos’ta ödenecektir.
Aşağıdaki sebeplerden ötürü, emisyon primlerine uygulanacak bu verginin hem adil olmadığını hem de Türkiye’nin yatırım ortamına büyük bir darbe vurmak üzere olduğunu düşünüyoruz. İzah olunan nedenlerle, karardan dönülmesinin ve emisyon primlerinin vergilendirilmemesinin uygun ve yerinde olacağı görüşündeyiz.
Ekonomi üzerinde hem kısa vadede, hem uzun vadede, ek vergi ile girişimcilik ekosistemine verilecek zarar, deprem yaralarını kısmen de ek vergi salarak sarmanın getireceği yarardan çok daha fazla olabilir.
Diğer yandan, esasen teşvik edilen bir alan, teşvik edilmemiş olacak, güven sarsılacaktır. Girişim cesareti ve şevki kırılacaktır. Bu ek vergi âdeta girişimcileri şirketlerini yurt dışına kurmaya teşvik etmekte ve yatırımcılara yatırımınız ön görülemez risklerle karşı karşıya kalabilir mesajı vermektedir.
Emisyon primi gelir değildir.
Emisyon primi, pay sahipleri tarafından şirkete konulan sermayenin payların nominal bedelini aşan kısmıdır ve özsermayenin kalemlerinden biridir. Dolayısıyla, emisyon primi kurumlar vergisine tabi nitelikte bir gelir değildir. Bu nedenledir ki, Kurumlar Vergisi Kanunu’nun “İstisnalar” başlıklı 5. maddesinin 1-ç bendi, anonim şirketlerin kuruluşlarında veya sermayelerini artırdıkları sırada çıkardıkları payların bedelinin itibarî değeri aşan kısmına uygulanan istisnalar üzerinden vergi hesaplanmayacağı hükmünü amirdir.
Hâl buyken, 7440 Sayılı Kanun ile şirketlerin sermayeleri vergilendirilmektedir. Bu durum hem vergi mevzuatının hem de ticaret hayatının uzun süredir yerleşik kurallarının ve uygulamalarının bir anda—geriye dönük olarak—değiştirilmesi anlamına gelmektedir. Şirketlerin sermayeleri üzerinden kati suretle vergi alınmamalıdır.
Öngörülebilirlik ve eşitlik ilkeleri ihlal edilmektedir.
7440 Sayılı Kanun ile sermaye yalnızca vergilendirilmekle kalmamaktadır. Vergilendirme hem öngörülemez şekilde hem de eşitlik ilkesi gözetilmeden yapılmaktadır. Bu hâliyle düzenlemenin Anayasa’ya uygunluğu da tartışmalıdır.
Şirketler, ortaklarının şirkete koydukları—emisyon primi dâhil—sermaye tutarlarını serbestçe harcayabilirler. Dolayısıyla bütçelerini ve planlarını buna göre yaparlar. Bugüne kadar da hep böyle olmuştur. Şimdi ise kanun koyucu geriye dönük olarak şirketlerin sermayeleri üzerinden vergi ödenmesini istemektedir. Şirketlerin bu durumu öngörebilmiş olması veya böyle bir vergi için planlama yapmış olması imkânsızdır. Örneğin, bir şirket 2022 senesinin Ocak ayında emisyon primli sermaye artırımı yapmış, bu emisyon primini de yıl içinde faaliyetlerinde kullanmış olabilir. Bu halde, rezervi yapılmamış bir tutarın %10’unu vergi olarak ödemesi gerekecektir.
Şirketlerin kasasında bu vergiyi ödeyecek para olmayabilir. Olsa bile, bu para şirket tarafından başka yerlerde—örneğin yatırım giderlerinde—kullanılmak için bütçelenmiş olabilir. Her hâlükârda, bu vergiyi ödeyebilmek için birçok şirketin hızlı şekilde finansmana erişmesi gerekecektir. Bu da gerçekçi olarak ancak pay sahiplerinin şirkete ilave para aktarması veya banka kredisi ile olabilir. Ancak, her iki yöntem de fiilen zor veya imkânsız olabilir. Pay sahiplerinin böyle bir mali gücü olmayabilir; şirket banka kredisi kullanabilecek durumda olmayabilir. Kaldı ki sermaye dışı finansmanda da çeşitli gider kısıtlamaları ve örtülü sermaye kuralları vardır; yani, sermaye yerine kredi kullanmak maliyetli ve sınırlı bir alternatiftir.
Öte yandan, benzer bir sermaye artırımını, tesadüfen 2021 senesinin Aralık ayında veya 2023 senesinin Ocak ayında yapmış şirketler böyle bir vergi yükü ile karşı karşıya kalmayacaklardır. Bu durum adil değildir ve böyle tesadüfi avantajı olmayan birçok şirketin rekabetçi gücüne darbe vuracak niteliktedir.
Yabancı yatırımcının Türkiye’ye yatırım yapma iştahı kaçacaktır.
Yabancı yatırımcıların bir ülkeye yatırım kararı alırken önem atfettikleri iki temel konu vardır. Birincisi, mevzuatın kapsamıdır; ikincisi, mevzuatın ne kadar sıklıkla değiştiğidir. Yani, yabancı yatırımcı oyunun kurallarını önceden bilmek ister; sahaya çıktıktan sonra da bu kurallara güvenebileceğinden emin olmalıdır. 7440 Sayılı Kanun ile yabancı yatırımcı Türkiye’de oyunun kurallarının bir anda—geriye dönük olarak—değişebileceği mesajını alacaktır. Bu durum yabancı yatırımcının iştahını kaçırır niteliktedir. Çeşitli ülkelerde yatırım fırsatlarını değerlendiren yatırımcıların, başka ülkeler ile Türkiye arasında tercih yaparken geriye dönük vergiler nedeniyle başka ülkeleri tercih etmesi kuvvetle muhtemel olacaktır.
Girişimcilik ekosistemi büyük bir tehlike ile karşı karşıyadır.
Hem kamunun hem de özel sektörün yıllardır verdikleri emeklerle büyüyen, olgunlaşmaya başlayan girişimcilik ekosistemi emisyon primi vergisi nedeniyle tamir edilemez bir darbe alma riski ile karşı karşıyadır.
Girişim şirketleri (startuplar). Emisyon priminin vergilendirilmesi girişim şirketlerini özellikle etkileyecektir. Birçok girişim şirketi henüz erken aşamadadır. Aldıkları yatırımlar sayesinde faaliyetlerini sürdürmektedir. Düzenli (veya hiç) gelirleri olmayan bu şirketlerin aldıkları yatırımların çok büyük bir kısmı emisyon primli sermaye artırımı marifetiyle yapılmaktadır. Bu şirketlerin emisyon primi vergisini ödeme gücü olmayabileceği gibi, ödeyebilmek için finansmana erişimi de olmayabilir.
İlaveten, bu vergiyi ödeyemeyen girişim şirketlerinin yönetim kurulu üyelerinin şirketin kamu borçlarından olası sorumluluğu da gündeme gelebilecektir.
Yatırımcılar. Bu durum, girişim şirketlerinin yatırımcıları bakımından da ciddi bir sorun teşkil etmektedir. Yıllardır Türkiye girişimcilik ekosistemine yatırım yapması teşvik edilen yatırımcılar, yatırımlarını bir anda kaybedebilirler; çünkü, yatırım yaptıkları girişim şirketleri bir anda geriye dönük bir vergi ile karşı karşıya kalmışlardır ve bu vergiyi ödeyip ödeyemeyecekleri konusundaki belirsizlik şirket değerlemeleri üzerinde yıkıcı bir etkiye neden olabilir.
Yatırım fonları. Manzara, girişim sermayesi yatırım fonları bakımından özellikle endişe vericidir. Nihai yatırımcıların paralarını yöneten bu fonların portföyleri bir anda alt üst olma riski ile karşı karşıyadır.
Zaten tereddütte olan girişimcilerin Türkiye’de kalmaya ikna edilmeye çalışıldığı bir ortamda, 7440 Sayılı Kanun, girişimcilerin ikna olmalarını iyice zorlaştırır niteliktedir. Örneğin, iki girişim şirketi düşünün. Biri şirketini Türkiye’de kurmuş, diğeri ise ana şirketi yurt dışında kurmuş ve Türkiye’de bir yavru şirketi var. İkisi de aynı işi yapıyor. İkisinin de Türkiye’de aynı sayıda çalışanı var. İkisi de 2022 senesinde bir milyon dolar yatırım almış. Bu durumda, yurt dışındaki şirket, aldığı yatırım üzerinden vergi ödemezken, Türkiye’de kurulu olan şirket, ülkemizde kurulu olduğu için, yaklaşık yüz bin dolar vergi ödemek zorunda kalacaktır. Sadece Türkiye’de kurulu olduğu için, âdeta cezalandırılmış olacaktır. Böyle bir durumda, bundan sonra, girişimcilerin şirketlerini Türkiye’de kurmak istemeleri oldukça zor olacaktır. Hangi yatırımcı, gönül rahatlığıyla Türkiye’de kurulu bir girişim şirketine yatırım yapmak isteyecektir?
__________
Kanun’un genel olarak eleştirilmesi gereken başka yönleri de vardır. Örneğin, vergi aflarının uzun vadede yarardan çok zarar getirdiği görüşündeyiz. Zira, vergi afları, vergisini düzenli ve tam ödeyen mükellefleri cezalandırmaktadır. Rekabetçi güçlerini azaltmaktadır. Aynı zamanda vergisini ödemeyen mükellefleri cesaretlendirmekte, âdeta vergi ödemekten caydırmaktadır.
7440 Sayılı Kanun ile getirilen emisyon primi dışındaki bir kerelik diğer vergiler de tıpkı emisyon primine getirilen vergi gibi tüm mükellefler tarafından eşitlikçi şekilde yüklenilen vergiler değildir (bkz. Anayasa madde 73: “Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır…”). Kaldı ki, emisyon primlerinin vergilendirilmesi dahi kendi başına Türkiye’nin yatırım ortamına darbe vurucu niteliktedir. Bu karardan dönülmesi ve emisyon primlerinin vergilendirilmesinden vazgeçilmesi en doğru karar olacaktır.
[*] 7440 Sayılı Kanun uyarınca kurumlar vergisi mükellefleri tarafından Kurumlar Vergisi Kanunu ve sair kanunlar uyarınca kurum kazancından indirim konusu yapılan istisna ve indirime tabi tutulan tutarlar üzerinden 2022 kurumlar vergisi beyannamesinde gösterilmek suretiyle, dönem kazancı ile ilişkilendirilmeksizin, %10 oranında vergi ödenecektir (m. 10 (27)). Kurumlar Vergisi Kanunu’nun “İstisnalar” başlıklı 5. maddesinin 1-ç bendi anonim şirketlerin kuruluşlarında veya sermayelerini artırdıkları sırada çıkardıkları payların bedelinin itibarî değeri aşan kısmına uygulanan istisnalar üzerinden vergi hesaplanmayacağı hükmünü amirdir. Dolayısıyla emisyon primleri 7440 Sayılı Kanun’un istisna ve indirime tabi tutulan tutarlara getirdiği ek vergiye tabidir. Her ne kadar 7440 sayılı Kanun’da bu ek verginin bazı istisnalar sayılmış olsa da 1-ç bendi bunlardan biri değildir.